Mürekkeple sevişen melekler; ah dağıldılar fecirle.’ Bu, Melek Geçti’deki şiirlerden birinden, Park Otel’den bir dize. Belki de V. B. Bayrıl’ın ‘poetika’sını bu dizeden yola çıkarak kavrayabiliriz. Acaba, şairler midir ‘mürekkeple sevişen melekler’? Yoksa, şairin ‘fecirle’ dağıldığını söylediği şey, şiirin ta kendisi mi? Belki de ‘fecrin’ (şafağın) beyazlığı, üzerinde şiirin yazıldığı ak kağıdı imliyordur? Şair sanki, şiirin anlamı ile ak kağıt üzerine dağılmış bir mürekkep lekesi arasında bir ilişkiyi ima ediyor gibi. Yoksa ‘mürekkep’ sözcüğü ile, bir ‘terkib’i mi çağrıştırmak istiyor şair? Kimbilir. Gerçekten iyi şiir, ‘nitelikli’ okura bu türden soruları sordurtan bir belirsizliği içerir. Şiir dilinin çok-anlamlılığını, gündelik yaşamın tek anlamı amaçlayan dilinden ayıran da bu değil midir? V. B. Bayrıl, ilk şiir kitabı Melek Geçti’de hem geleneksel, hem de modern olanı gözalıcı bir duyarlılık söylemiyle şiirselleştiriyor. Bir ‘büyü üretimi’dir bu; Valery, Baudelaire’in şiiri bağlamında bunu söylüyordu. Evet, öyledir, bir ‘büyü üretimi’dir şiir ve Melek Geçti işte tastamam bunu yapıyor.

Benzer Kitaplar