Leylâ Erbil’de ağırlıklı olarak çarpan tek bir şey vardır: Başkaldırıdır bu! Başkaldırı her şeydir onda. Bir bakıma ‘bunun için yazıyor’ diyebiliriz. Buradan büyük bir düzyazı çıkarmıştır Erbil. Bu ilk ağızda görülmezdir; sanki gizli bir izlektir; pek bilinsin istemiyordur. Daha çok sezilsin, hissedilsin istiyordur. Sanki ormanda çok yakınımızda akan bir şelalenin sürekli sesini işitmemiz ama kendisini göremeyişimiz gibi. -İlhan Berk- Erbil'in çeşitli kişilerin birbirlerine yazdıkları özel yaşam itiraflarıyla dolu mektuplardan oluşan bu romanı (yazarın başka birçok romanında olduğu gibi) estetik ya da erotizm ile etiğin çatışmasına bize bir aralıktan baktırırken, aynı zamanda bu çatışmanın kaynağını sorunsallaştırmaktadır. Çatışma, kabaca bakıldıkça, kuşkusuz romandaki olayın kurgusuna aittir; fakat kurguyu da aşmakta, bizi bu romanın doğrulukla ilişkisi üzerine de düşüncemeye çağırmaktadır. Edebiyat ya da roman doğruyu söyler mi, söyleyebilir mi, özellikle bu roman Mektup Aşkları ise? (...) Mektuplar ne varacağı yere varmıştır ne de varmamıştır ya da varmayacaktır; mektuplar yoldadır ve okuyanı çarpmaktadır. tek doğru, mektupların yolda ve elden ele geçmemekte olduğudur.