Fikriyatta büyük terkip olan “medeniyet tasavvuru”, idrakte akl-ı selim… Medeniyet tasavvuru, tüm meseleleri ele alan büyük fikriyattır, külli anlayış çerçevesi için buna ihtiyacımız var. Akl-ı selim meselesi ise İslam'ın tamamına muhatap olacak külli idrak melekesidir. Bir taraftan külli anlayışımızın çerçevesi diğer taraftan külli idrak melekesi… Meselelere bakışımızı özetleyen iki temel mevzu… İslam'ı anlamak, İslami tefekkürle mümkündür, İslami tefekkür ise İslam'ın teklif ettiği akl-ı selim ile… Akl-ı Selim bir tarafa, akıl ile ilgili telif kitabın olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Aklın tabiatı, bünyesi, bünyesinin terkip unsurları, sınırları ile ahir hiçbir meselenin gündeme gelmediği bir ülke… Bir ülkede akıl ile ilgili kitabiyat (literatür) oluşmamışsa, o ülkede aklın anlaşıldığı ve doğru kullanıldığı kabul edilebilir mi? Bir ülkede akıl ile ilgili kitabiyat yoksa o ülkenin insanları, okumadıkları, üzerinde düşünmedikleri akla sahip olduklarını iddia edebilirler mi? Nasıl bir çağa düştük? Bir ülkede akıl hakkında düşünülmemişse, akıl ile düşünmek kabil midir? Temel meselelere yönelmeyen dikkat ve idrak, satıhta ödünç ve ithal düşüncelere mecbur kalır. Türkiye, “kendi” olmak istiyorsa, başka bir ifadeyle “Yeni Türkiye” iddiası bir gevezelik değil de yeniden bir medeniyet inşası temel fikrine dayanıyorsa, temel meselelere yoğunlaşmak zorundadır. Temel meselelere dair derin tefekkürle meşgul olanlara, “soyut düşünceler” diye burun kıvıranların burunlarını kıracak bir itibar kazandırmadıkça Türkiye, batının bilgi işgalinden kurtulamayacaktır.