Her görüşmede kendisinin bir Gürcü olduğunu söyler ve ardından Kafkasları anlatmaya başladığına tanık olurdunuz. Gürcüstan (İmerya), eski çağlarda Phasis adıyla anılan verimli Rion havzasıyla ve ona bağlı vadileriyle, bereketli, suyu bol bir bölgedir. Burası Karadeniz ve Hazar denizi arasında sınır çizen Surami dağlarının batısında uzanan Transkafkasya’nın bir parçasıdır. Kardeş cumhuriyetler Ermenistan ve Azarbeycan ile birlikte, Çarlığın Kafkas Eyaletleri adı altında hükmetmiş olduğu milli bölgelere ayrılmıştı. İşte buralarda büyümüş Mayakovski. Ve Kafkasya’dan Moskova’ya, devrime uzanan yolda... Şair ve örgütçü... Yıkılan Rus çarlığının bitimsiz topraklarında bu defa yüzelli milyon insan savunmaya geçmiş ve yeni bir yaşam biçimini, ortaklaşmacı bir toplum düzenini boyun eğmeden başarıyla korumuşlardı. Aynı zamanda ulusal bir valık iddiası olan bu mücadele içte eskiye dönmeye çalışan güçleri, dışta da yabancı müdahaleleri altetmiştir. Genç devletin ilk güç denemesinin (ikincisi 1941-1945 arasında olacaktır) bütünlenmiş şiirsel ifadesi, yalnızca Mayakovski’nin yaşamı boyunca ortaya koyduğu yapıtlarda bütün olarak canlandırılır. Mayakovski Rus devrim şiirinin artık klasik sayılan temsilcisi olarak karşımızdadır. Dönemi, onun Orpheus’tan çok Tyrtaus’a yakın bir eğilimde olduğunu göstermektedir.