Tanrı bazı insanları ada, bazısını martı, bazısını fırtına, bazısını liman, kimisini de gemi olarak yaratır... Daha belki yüzlerce çeşidi vardır insanların. Kim bilir... Ben liman olarak yaratılanlardandım. Hiçbir zaman kadere isyan etmedim, alıp başımı gitmedim, gemileri yakmadım. O ise fırtınada sürüklenen bir gemiydi. Bana sığındı. Ona kucak açtım ve ne olursa olsun onu korudum, kolladım. Fırtına dindikten sonra bir daha gitmedi. Benim sahilime demirledi. Sevgilimin adı Eleni Mavron. O mavi bir kadındır, gökyüzü gibi mavi ve sonsuz. Gözlerinde kuşlarıyla, bulutlarıyla koca bir gökyüzü vardır. Allah baba üzülmemesi gereken kadınların yanaklarına çukurdan işaret koymuştur ya; işte onlardandır Eleni Mavron. Gülüp de gamzeleri ortaya çıktığında dünya kusursuzlaşır. Dudakları uçsuz bucaksız papatya tarlasında tek başına açmış gelincik gibi kırmızı ve göz alıcıdır... Onu tanıdıktan sonra anladım ki, diğer kadınlar, Tanrı’nın onu yaratmadan önceki eskizleriymiş. Eleni Mavron bir roman karakteri olarak gelmişti dünyaya ve Tanrı onun hikâyesini yazma görevini bana vermişti. Zaten bu yazdıklarım benim değil Eleni Mavron’un hikâyesiydi...

Benzer Kitaplar