“Modern çağın dini olan milliyetçiliğin güçlü olması ve ona karşı ideolojik mücadelenin yavaşlığı, cesaretimizi kırmamalıdır. Milliyetçi ideolojiye karşı mücadeleye girişenler, en küçük başarılardan memnun olmalı, uzun sürecek olan bu mücadelede hem kararlı hem sabırlı olmayı öğrenmelidirler. Kötümser ve iyimser olmak için nedenler vardır. Kötü gelişmeleri görmezden gelmeyen, aydınlatıcı fikir ve eylemlerin değiştirici gücüne inanan iyimser tutum, daha gerçekçi bir yaklaşımdır.” İnsan topluluklarının arasına aşılmaz bariyerler kuran bir milliyetçiliğin aşılması gerektiği fikri demokrasi güçlerinin uzunca bir süredir gündeminde. Öte yandan modern toplumların içinde bulunduğu krizi tanımlayan anlam arayışına/anomiye bir yanıt sunduğu düşünülen “aidiyet”in cazibesi beraberinde milliyetçiliğe sıkıca sarılmayı da zaman zaman mümkün kılabiliyor. Marksizm, Milliyetçilik ve Demokratik Ulus milliyetçilik tartışmalarına odaklanarak ve bunun Marksizm içi tartışmalarda nasıl kavrandığını ortaya koyarak milliyetçiliğin dayandığı ilkeleri gözler önüne serip milliyetçiliğin gücünü kıracak önemli bir tezi, “Demokratik Ulus” tezini ileri sürüyor ve bizi milliyetçilik üzerine yeniden düşünmeye çağırıyor.