Kelimenin tam anlamıyla bir “yazın ustası” olan, ardında bıraktığı sandıkları ve heteronimleriyle edebiyat araştırmacılarını şaşkına uğratan Fernando Pessoa ile çıkılacak bir Lizbon yolculuğuna davet ediyoruz siz okuyucuları. Değme bir düşünür eşliğinde, hiçbir sanatsal-kültürel-mimari yaratımı atlamaksızın atılacak bir şehir turu vadediyor bize Pessoa. “Tejo (Tagus) nehrinin Atlas okyanusuna döküldüğü geniş deltadan şehr-i Lizbon’a vasıl olan turistler gemiden iner inmez bir arabaya biniyor ve Pessoa’nın rehberliğinde oldukça hızlı bir şehir turuna çıkıyorlardı. Rehber, görülmeye değer hiçbir mekânı atlamamaya çalışarak bu mekânlarda bulunan kıymetli eserlerin hemen hepsini bıkıp usanmadan sıralıyor, uzun listeler çıkarıyordu. Tek tek bütün anıtların, saray, müze, kilise ve manastırların mimari özellikleri üzerinde duruyor, her birinde yer alan tablo ve heykellerin hangi sanatçıların elinden çıktığını, müzelerde sergilenen nesnelerin hangi coğrafyalardan bulunup getirildiğini, hangi müze ya da kütüphane müdürünün hangi kurumun günümüzdeki hâlinden sorumlu olduğunu anlatıyordu.” (Önsöz / Hakan Atay)