“Yeter mi lan bu para?” “Yeter oğlum, hem de iki kilo alır.” “Ne yapacaz lan iki kiloyu?” “Ben sırf bir kilo yerim.” dedi Bülent. “Yok deve, nah yersin!” “İyi, tamam, bir kilo alalım.” Okul bitince, görevimi yerine getirmek için eve gelip, annemden mangalı istedim. “Oğlum, baban kızar, alın hamsiyi getirin buraya, ben yaparım.” “Olmaz anne, söz verdim, mutlaka mangalı götürmem lazım.” Genç girişimci olarak, ekibi toplamışız, hamsinin ne kadar alınacağına karar vermişiz, bu konuda finansı sağlamışız, bize kimse engel olamaz hâliyle. Biraz çıra, odun ve ızgarayı da yüklendim. Burhanların evinin bitişiğindeki, yeni bina yapılan arazide buluştuk. Burası uygun yerdi, inşaattan dolayı dışarıda bir de musluk vardı ve balıkları burada temizleyecektik. “Ben mangalı yakıyorum, köz ancak olur o zamana.” Cerrah olacağı o günden belli olan Bülent, hamsilerin kafasını koparmaya, karınlarını deşmeye başlamıştı. Bütün balıklar temizlendikten sonra sıra, yıkanmalarına gelmişti. Gelmişti de musluktan bir damla şöyle dursun, “tıs” sesi bile gelmemişti, birlikte etrafta vana aramaya koyulduk. Burhan, hamsinin kokusunu alan kedilerden sermayeyi korumak için, bekçilik görevini üstlenmişti. Kendi aralarında mırıldayarak strateji geliştirmeye çalışan kedilere, etraftaki tuğla parçalarını fırlatmaya başlamıştı. “Nerede lan bu …mına kodumun vanası?”

Benzer Kitaplar