İlk aşk, en olmadık anda çıkar karşınıza. Şaşkın öylece dururken, ona gafil avlanırsınız. İşte o andan itibaren; ne elinize-ayağınıza, ne kalbinize, ne de sesinize söz geçirebilirsiniz. Ama ihanetin en büyüğü gözlerinizden gelir. Duygularınızı yüreğinizde saklamayı başarsanız da; aşk gözlerinizdeki çıkış yolunu mutlaka bulur. Bakışlarınız sevginizi haykırır çığlık çığlığa. Sonra elleriniz duracakları yeri şaşırır. Nereye koysanız, sığdıramazsınız. Midenizde uçuşan kelebeklere, yüzünüzden silemediğiniz komik bir gülümseme eklenir. Aklınızda ve konuştuğunuz her konuda onun ismi vardır artık. Bir kalem en önemli dersin ortasında, bulduğu bütün kağıtlara kalpler çizmeye başlar, dalgın dalgın. Şarkılar daha bir anlamlı gelir size. Kendinize, ‘bizim olsun’ diye bir tane seçersiniz. Önce, onu görmek, yanında olmak için; sonra da yaptıklarını affetmek için bahaneler yaratırsınız, kendi kendinize. İlk aşk önce kalbinizi yakar, sonra gerçek yüzünü gösterir size. Ve siz yanmadan, onun tehlikeli olabileceğini göremezsiniz. Ve bir gün gelip de, o en büyük aşkınıza hoşça kal dediğinizde, karşınızdakinin merhaba dediğiniz genç olmadığını anlarsınız. Dilara Akıncı’nın ilk kitaplarını okuyan çocuklarımız şimdi birer lise öğrencisi. Yazarımız bu yeni kitabında, bizi yepyeni kahramanlarla tanıştırıyor ve hayatın onlara verdiği unutulmaz dersleri bütün içtenliğiyle anlatıyor. Kitabımızı okurken, bu kahramanların en yakın sırdaşı hatta sıra arkadaşı olduğunuzu hissedeceksiniz. İlk aşk acısının en güçlülerinden birini yaşayan kahramanımızın adı; Jülide. Ve siz bu yeni kahramanımızla birlikte ilk aşkın fırtınalarını yaşayacak, belki de kendi yaşadıklarınızla karşılaştıracaksınız. Bakalım Jülide’nin aşkı, sizinkine benziyor mu?