Canı ve şiirini babası Yavuz Tanyeli anlatıyor: "1978-1980 doğumlular" Bir üst kuşakla aralarında büyük mesafe olan, değişimin kullanılabilir olduğu dönem, dünya sanatının uçtuğu dönem, Türkiyede sentetiklerin patladığı dönem... Susurluğun, eroinin, PKK parazitinin, borsanın patladığı dönem... Yüksek sanatın, bienallerin, özel üniversitelerin, vakıfların, hortumların, irticanın, kaosun, trafiğin, alaturkanın, misyonerliğin, medya kirliliğinin, rüşvetin dönemi... Herkesin sarhoş olduğu dönem.. Yaşadılar. Can bunu çok özel bir şekilde yaşadı. Yeteneğiyle, müziğiyle, şiiriyle.. Bu kuşak çok cesurdu. Ya araya kaynayıp zengin olacaklardı, ya da bir bilinmeyenin peşine aranıp duracaklardı kendi üsluplarıyla, kendi bildikleri gibi. Ne var ki onların içinde büyüdükleri zaman, hortumun gözü gibiydi, buna kapılmamak neredeyse imkânsızdı. Olaylar gittikçe sertleşiyordu, yangın başlamak üzereydi. Hızlı yol aldılar. Can en hızlılarıydı, tanınıyordu, seviliyordu. Sahnede idi, çok iyiydi. Kendine özgü politik düşünceleri vardı. Şöyle düşünüyordu: Politik kontrolden tamamen arındırılmış bölgelerin günümüzde var olabilme umudu kesinlikle bir bilimkurgu, salt spekülasyon olarak kalmaktadır. Kapitalist sistemin dışında var olanlar yalnız şizofrenler, düş görücü´lerdir. İşte Lale Deliliği de Canı sistem dışına çıkaran vesilelerden biriydi.