Fransız Devrimi’nin düşünsel dayanaklarından biri olan Jean-Jacques Rousseau’nun geliştirdiği sivil din kavramı, yeni devletin kurucuları için rehber olma niteliği taşıyordu. Cumhuriyet yanlıları, dini kurumların gücünü kırmak için laikliğe başvurdukları gibi yaratmak istedikleri rasyonel yurttaşlar için de ondan yararlanıyorlardı. Fransa’da doğan laiklik kavramı, devrimin dünyaya yayılmasıyla birçok farklı biçime ve uygulamaya kavuştu. Bugün ise laiklik, hem Fransa’da hem de diğer ülkelerde karşıtları ve taraftarları arasında bir çatışma konusu haline gelmiştir. Laiklik üzerine çok sayıda çalışmasıyla tanınan Jean Baubérot, bu kitapta kavramın tarihsel sosyolojisini ortaya koyuyor ve kökenlerinden günümüze uzanan yolculuğunu kapsamlı bir şekilde inceliyor. Dinsel öğretileri temel alan eğitimin kaynaklarının pozitif bilime dönüşmesinde; din adamlarının yönetiminden tıp ve bilimin egemenliğine geçişte; yasaların ve dolayısıyla gündelik hayatın sekülerleşmesinde; Fransız kimliğinin oluşumunda ve vicdan ile düşünce özgürlüklerinin bağlamında laiklik tartışmaları bu kitapta yer alıyor. Laiklik - Tutku ile Akıl Arasında 1905 2005 adlı bu çalışma, laikliğin anayasal bir kavram olarak benimsendiği Türkiye’nin uzun dönemli siyasal dinamiklerini anlamak için olduğu kadar toplumsal yapıyı ve kültürü anlamak için de büyük bir önem arz ediyor. Baubérot bize tamamen Fransız bir tutkunun bir yüzyıla damgasını vuran ince ve kusursuz bir resmini veriyor. 19. yüzyılın sonundan bu yana nasıl olup da tıp ve doktorların Kilise ve papazların yerini aldığını burada görebiliyoruz. Bu ince zeka, açık görüşlülük ve derin bilgiye daha fazla insanın ulaşması gerek. Patrice van Eersel, Nouvelles Clés Kitabının sonunda, İslam’ın, laikliğin bugüne kadar karşılaştığı sorunların belirleyici unsuru değil onların daha iyi kavranmasını sağlayan, “büyüten bir ayna” olduğu perspekitifini sunan Baubérot, pek çok yorumcunun gözünden kaçan bir gerçeği dile getiriyor. Alain Gresh, Le Monde Diplomatique