“O klik sesi de neydi?” diye sormuş küçük aslan. “Vuruldum mu?” Tahmin edebileceğiniz gibi, avcı bu durumdan çok utanmış ve yüzü de şapkası gibi kıpkırmızı olmuş. “Sanırım tüfeğimi doldurmayı unutmuşum,” demiş. “Şaka gibi değil mi, ha ha ha! Ama eğer bana bir dakika izin verirsen, tüfeğime mermi koyayım ve kaldığımız yerden devam edelim.” Sonra aslan ne yapmış dersiniz? Tabii ki izin vermemiş, avcıyı yemiş ve silahı alıp yuvasına gitmiş. Atış çalışmaları yapmaya başlamış. Sonunda da dünyanın en keskin nişancısı olmuş. Artık şık kıyafetler içinde lüks arabalarla gezen ve sürekli marşmelov yiyen çok ünlü bir aslanmış. ... Peki ünlü, başarılı, hayranlık duyulan bir aslan olmak mı mutluluk vericidir? Yoksa gerçek bir aslan olmak mı? Shel Silverstein müthiş bir zekâ, bilgelik ve espri gücüyle yazıp resimlediği bu modern fablda hepimizi bu sorunun cevabını aramaya itiyor.