Yusuf, anne babası köyü basan eşkıyalar tarafından öldürüldüğünde ufak bir çocuktu. Olay yerini incelemeye giden Kaymakam Salâhattin Bey, tanık olduğu cinayete rağmen ciddiyetini koruyan bu ufak çocuktan çok etkilenmişti. Ne Yusuf ne de Salâhattin Bey, o gün hayatlarının tamamen ve geri dönülmez bir şekilde değişeceğinden haberdardı. Kendini bir anda bambaşka bir hayatın içinde bulan Yusuf, yıllarını kendi kimliğini arayarak ve biricik aşkını koruyarak geçirmek zorunda kalacaktı. Sabahattin Ali’nin ilk eseri “Kuyucaklı Yusuf”, içinde yaşadığı tüm yıkımlara rağmen dimdik ayakta duran bir adamın hikâyesi. “Hayat, birbirinden ayırdıklarını, kısa bir müddet için tekrar yaklaştırır gibi olsa bile, uzun zaman yan yana bırakmıyordu. Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değildi ve sadece hatıralar, iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi.” “Hayatlarının beraberliği dünyanın en tabii, en kendiliğinden anlaşılır, en basit bir işi olduğu için, birbirlerine söyleyecek uzun boylu lafları da yoktu.”