Mustafa Kemal, bu kez ters yoldan Amasya'ya gidiyordu. Birkaç ay önce onu Orta Anadolu'ya sıkıştırarak kovalayan İstanbul hükümeti, onun arkadışlarıyla ilk devrim kararlarını yayımladığı Amasya'da kendisiyle bir görüşme yapmak üzere önemlice bir delege göndermişti. Paşanın otomobili, ekinlerin biçildiği ıssız tarlalar ortasından geçen sarı tozlu yolları hızla tüketirken atlı, eşekli ve kağnılı yolcular onu tanıyor,kadınlı-erkekli ellerini başlarına götürerek asker selamı veriyorlardı. Evet, artık onu tanıyorlardı. Tanımasa bile seziyorlardı. Sigaranın dumanları önden gelen sert kuzey rüzgarıyla savrulup giderken Mustafa Kemal, şu birkaç ay içinde birçok adımlar atıldığını düşünüyordu. Ünlü Erzurum Kongresi, zalimleri sersemletmişken arkasından bir de Sivas Kongresi gelmiş, devrim birdenbire ayrı bir hükümet kurma gücü ve hevesi kazanmıştı. Sivas Kongresi sonunda temsil kurulunun yayımladığı demir gibi yürekli manifesto, hem Türkiye'de hem de dünyada bir bomba etkisiyle patlamıştı.