Mıntaka Palas, iskeleye çok yakın olduğundan Mustafa Kemal önde, arkadaşlarıyla karşılayıcılar arkada olduğu halde oraya dek yayan yürüdü. Otelde hepsi soyunup dökündüler, yıkandılar ve kendilerini bekleyen daha güç görevler için elden geldiğince dinlendiler. Mustafa Kemal, ilk iş olarak annesine bir telgraf çekerek sağ salim Samsun’a ayak bastığını ve sıhhatte olduğunu bildirdi. Aradan ancak bir saat geçmişti ki Mustafa Kemal’in Şişli’deki evden beri yanında getirdiği ve çok güvendiği emir eri Halit, koşarak paşanın kapısını çaldı. — Ne var Halit? — Torpido gelmiş, Paşam! — Hangi torpido, çocuk? — Zahir, sizi yakalamak isteyen torpido! Mustafa Kemal, hemen dürbününü alarak balkona koştu. Gerçekten de kıçında kocaman bir İngiliz bayrağı görünen bir İngiliz savaş gemisi Samsun Limanı’na demir atıyordu. Baktı: Vefalı küçük Bandırma teknesi, Refet Bey’in on sekiz atıyla öbür yüklerini boşaltmış, Çaltı Burnu açıklarında dumanlar savurarak Trabzon’a doğru yol alıyordu. Şimdi, bütün Argonotlar, onun çevresini almış, garip duygularla torpidoyu seyrediyorlardı.

Benzer Kitaplar