Nesh taraftarları arasında neshin şartları üzerinde bile tam ittifak olduğu söylenemez. Klasik nesh tarifinden yola çıkarak neshi kabul edip caiz görenlerin veya onu reddedenlerin ortaya koydukları görüş ve delillere rağmen, Kur’an da geçtiği gibi Allah’ın bir ayeti neshetmesinin veya unutturmasının ne şekilde anlaşılması gerektiği hala önemli bir tefsir problemi olarak varlığını devam ettirmektedir. Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar gelen vahiy sürecini bir bütün olarak ele aldığımızda, Kur’an’ın kendi bünyesinde nesh olmadığını iddia edenler, klasik nesh tarifinden yola çıkarak Kur’an’ın geçmiş şeriatleri tamamen veya kısmen nesh etmiş olduğunu kabul etmektedirler. Bu anlayışın sahih ve bütüncül bir vahiy tasavvuru ile tutarlılık arz etmediği aşikardır. Ne Kur’an’da ne de sünnette, Allah’ın daha önceki kitapları ve hükümlerini neshetmiş olduğuna dair sarih bir ifadeye rastlayamıyoruz. Halbuki Kur’an’ın daha önceki kitapları tasdik ettiğine dair sarih ayetler bulmak mümkündür. Ancak burada vurgulanması gerekli nokta şudur: Kur’an tasdik ettiği şey, Hz. Musa ve İsa’ya vahiy yoluyla gönderilen tahrifata uğramamış bilgi ve hükümlerdir. Uzun zaman dilimleri içerisinde beşeri faktörlerin devreye girmesiyle derlenip yazılan Eski Ahit ve Yeni Ahit değildir.