Kuantum Fiziği, kafalarını fizik problemlerinden kaldıramayan fizik profesörlerini, üniversitelerin fizik bölümleri koridorlarında yapılan tartışmaları çağrıştıran, gündelik hayatımızın basit kaygılarıyla ilişki kuramadığımız, bu nedenle de deyim yerindeyse yorucu bir kavram. Oysa ki Britanyalı fizikçi Donah Zohar’ın ellerinde; kendimizle, dünyayla ve başkalarıyla olan ilişkimizi açıklayabilecek bir alet kutusuna dönüşüyor. Bu alet kutusunun yardımıyla Zohar, yeni bir insan bilinci hipotezi kuruyor. Zoharı’ın zihin açıcı tezi şu: öznel farkındalık dolaysız olarak kuantum süreçlerinden doğar ve kuantum kuramındaki dalga-parçacık ikiliği zihin-beden ikiliğinin temelini oluşturur. Kitabın önemi ise, Zohar’ın bu tezi yalnızca fizik dünyasına ait olmaktan çıkararak; felsefi, toplumsal ve varoluşsal sorunlara bu tezin ışığında bakabilmesinde saklı. Zohar’ın bu tezi yalnızca fizik dünyasına ailt olmakta çıkararak; felsefi, toplumsal ve varoluşsal sorunlara bu tezin ışığında bakabilmesinde saklı. Zohar’ın teorisiyle artık kendimize ve yaşadığımız dünyaya modern dünyanın birbirinden bağımsız adacıkları olarak bakmaktan vazgeçebilir ve modern dünyaya özgü yabancılaşmadan kurtulabiliriz. Evreni, kaynaklarının emrimize amade olduğu bir tüketim nesnesi olarak değil, insan bilncinin de ifadelerinden biri olduğu bir bilinç durumu olarak görebiliriz. Yaşayan varlıklara yaşamın ortak yazarları olarak bakabiliriz. Kuantum Benlik; kendimize, birbirimizle ve dünyayla barışı tesis etme mücadelesinde, kuantum fiziğinin zorlu yollarından gelmiş değerli bir katkı.