İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin önemli Alman tarihçilerinden Reinhart Koselleck’in bu eseri, Aydınlanma üzerine yapılan çalışmalara özgün bir katkı niteliği taşır. Koselleck, bir kritisizm çağı olarak anılan on sekizinci yüzyıl Aydınlanma’sını sadece fikir tarihi içindeki bir uğrak olarak ele almak yerine, onu modern egemenliğin krizi bağlamına yerleştirir. On yedinci yüzyılın mutlakıyetçi devleti, dini iç savaşların yarattığı krizi, ahlak ve politika arasında bir ayrım koyarak çözmüştür. On sekizinci yüzyılda ise o, tam da bu ayrım sayesinde dolaylı bir politik güce dönüşen Aydınlanma’nın temel hedefi haline gelmiştir. Aydınlanmacı kritisizm, kendisini politika dışı ve taraflar üstü bir ahlaki yargıç olarak sunar. Oysa bu ahlaki kritisizmin altında gizlenmekte olan, mutlakıyetçi devlet ile yeni burjuva toplum arasındaki bir güç savaşıdır. Bu güç savaşında kim galip gelecektir? Kritisizmin kendinden bile sakladığı kriz budur. Kritik ve Kriz, Aydınlanma’nın rasyonel, ahlaki ve ilerlemeci bütün ideallerini, böyle bir politik gerçekçilikle ele alır. Burjuva dünyanın bu tarihsel-felsefi öyküsünde, kendini ahlaki bir kritisizm olarak sunan Aydınlanma politik bir kritisizmle sınanır...