Şimdi, açıkçası, bu Echenoz büyük yazar; hakikaten büyük yazar. Bence, Fransız romanının son büyük temsilcisi; müthiş bir üslûpçu, harika bir hikâye anlatıcısı. Cidden, bu dediklerime kalpten inanıyorum. Ondan başka hangi yazar, Çekoslovakya Çekoslovakya iken, 19 Eylül 1922’de Koprivnice’de doğmuş, fakir bir ailenin altıncı çocuğu olan, on altı yaşında Zlin’deki ayakkabı fabrikası Bata’da çalışmaya başlayıp, bir gün fabrikanın spor danışmanının üç-beş çocuğu zorla uzun mesafe yarışında koşturması üzerine ikinci olup içinde “yahu madem koştuk, niye birinci olmadım” duygusu doğan, koştuğu her zaman o güne kadarki koşu üsluplarını yerle bir eden, onlarca altın madalya kazanıp, 1952 Helsinki olimpiyatlarında beş bin metre, on bin metre ve maratonun her birinde altın madalya alıp bir de her birinde rekor kıran “Çek Lokomotifi” lakaplı Emil Zatopek hakkında bir kitap yazar ki? Bu arada, maratonda koşmaya son anda karar verdiğini de söyleyeyim! Hem sonra, kitap esas Zatopek hakkındayken nasıl bir anda Çekoslovakya ve dahası demirperde ülkelerinde yaşanan komünizm deneyiminin hikâyesine döner ki? Nasıl bu müthiş popüler atlet, Parti’nin gözünden düşünce, uranyum madenlerinde çalıştırılır, çöpçü yapılır, arşivlere atanır ki? Niye yapılır bu? Şaşırtıcı, harika bir küçük kitap bu. Çok az kitap insanın kendi kendine söyleyeceği, “Vay eşek, nasıl da yazmış!” ya da “Yahu, keşke bunu ben yazabilmiş olsaydım” nidalarına yol açar. Koşmak, bunlardan biri…