Türküler destansıdır... Kimisi doğrudan bir olaya dayanır, kimisi bir olaylar toplamıdır. Kimisi bir duyguyu aktarır: sevda gibi, kimisi bir duygular yumağıdır. Türküler paylaşımcıdır ve paylaşılabilirdir, tüm şoven yaklaşımlara karşın. Türküler kimsenin “mal”ı değildir, “herkes”indir. Bu “herkes” ise tarihsel ve coğrafi ortamlarda var olagelen “insan”dır. Kısacası türkü, “türkü” den fazla bir kültür ögesidir. Bu nedenle türküler “teksesli”de olsalar “çoğul”u anlatırlar. Çünkü çoğul yoğurmuştur onların mayasını. Türküleri “çokseslendirirken” hep bu düşünceler belirledi yaklaşımımı. Anlam olarak yani, aktardığı duygu, düşünce ve olgular olarak türküler zaten çokseslidir. Müzikal olarak ise, özlerindeki bu özellikleri biçimlerine yansır. Ben türküleri “çokseslendirmeye” değil, içerik ve biçim olarak içerdikleri bu “çoksesliliği” belirginleştirmeye çalıştım. Örneğin “Atım Araptır Benim”de olduğu gibi farklı varyantları birleştirirken, “Sarı Gelin”de olduğu gibi “farklı” kültürleri yeniden buluşturmaya çalıştım. “Çıktım Çamın Dorusuna”da ise aynı yöredeki değişik söylemleri harmanladım. Bir bilim olarak armoninin teori ve uygulamasında belirli kurallar olabilir ve vardır da. Ama kültür olarak “armoni” resimdeki renkler gibi, kuralları aşar, bazen de görmezden gelir ve çok basit ya da karmaşık olarak kendini yeniden var eder, böylece yaşar ve belki yeni kurallar oluşturur. Caz, insanlık kültürünün ortak malı olurken böyle olmadı mı? Başarı, kolektif çabayla olur. Eğer birileri bu çalışmaları seslendirmeye çalışır ve yıllar önce iki türküyü birleştirerek yaptığım “Ötme Bülbül” örneğinde olduğu gibi başkalarınca da paylaşılır olursa, amacıma ulaşmış olurum. Tabii ki beğenilmek için üretiyoruz. Ama tercihim belirleyici olanın “pop” kültüründeki gibi beğeni değil, eleştiriye değer bulunmaktır. Bu çalışmayı değerlendirilmeleri dileğiyle tüm türkü dostlarına sunuyorum... İsteğim, yorumlarıma yorum katmalarıdır... Dr.Ferda EREREN

Benzer Kitaplar