Tarih, yaşananların toplamı, geleceğe aktaracakların dökümü ve belki de bir hikaya gibi dilden dile anlatılanlardır. Halil Cibran, Kar ve fırtına çiçeği öldürebilir ama tohumlarını öldüremez, diyor. Fırtına kurutabilir ve bağrına alıp savurabilir insanların düşlerini, kar insanların hayallerini beyaza kesebilir. Umutlarını ve ütopyalarını üşütüp titretebilir ama yaşama olan özlemlerini asla yok edemez. Bu kanlı topraklarda insanlar tarihin sayfalarını çevirip okumuyor, gözleriyle gördüklerini yaşananların toplamı olarak algılıyor. Beyinlerde yer edinen her acı, iz bırakıyordu yarınlara. Gözleriyle görüyorlardı yaşananları. Kimi tanığı, kimi sanığı ve kimi de köşesine çekilip tüm olanları gözyaşları içinde seyre dalıyordu. Zindanlarda, zindanın dipsiz köşelerinde işkenceden geçirilenler sürgün yollarında açlıkla boğuşup ölenler ve ansızın vurulup kızıl kanlar içinde kalanlar, bu toprağın dilsiz tanıklarıdır. Dilsiz tanıkların mezarları tarih sayfalarında yer edinmemişlerdir.