Köpekler, saatlerce çayırda güreşmiş pehlivanlar gibi soluyarak uzun aralar verdiğinde, Hadi oğlum saldır! komutuyla hareketleniyor, bu kez meydandan, Aferin oğlum! sesleri yükseliyordu. Sahipleri, galip gelmeleri için köpeklerini ne kadar hırslandırırsa hırslandırsın bu tür dövüşlerin çoğunlukla değişmeyen kuralı yine gerçekleşti: Güçlü ve gücünü kullanmasını bilen akıllı köpek kazandı. Boynundan sıkıca yakaladığı Kara'yı bir süre sallayan Atılgan onu yere yatırmış ve siyah tüyleri arasından sicim gibi akmaya başlayan kanları, başını salladıkça etrafa sıçratarak rakibini boğmaya başlamıştı. Emrah Polat, Ankara'nın kenarlarını anlatıyor. Yoksulları, muhtaçları, kaybedenleri, para için takla atanları, onları tanıyanları, delirenleri, küfredenleri… Yalanı, riyayı, kumpası… Köpek dövüştürenleri, köpekler gibi dövüşenleri, ne yapsa yetmeyenleri, ne olsa eksik kalanları, çöplüğe gömülenleri, ezilenleri, canavarları, ayrık otlarını, diş izlerini…Köpek Adamlar, başka türlü bir Angara hikâyesi, ısırır…