Bu metin hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayanan, özgürlükçü ve çoğulcu bir demokrasinin ana hatlarını çiziyor; barışçı ve gerçekten uygar bir toplumsal varoluşun felsefi ve ahlaki öncüllerini açıklıyor. Sami Selçuk Türkiye'ye insanlığın evrensel tecrübesinin ve entellektüel birikiminin ışığında bakmak suretiyle evrensellikle yerelliği bağdaştırmaya çalışıyor. Bunu başarıyor da. Binlerce yıl öncesinden günümüze uzanan referansları ve ilgileriyle, klasik olanı modern ve çağdaş olanla buluşturuyor. Bir yandan cumhuriyetten bahis açıyor, öbür yandan özgürlükçü demokrasiden; bireyi ve bireyselliği vurguluyor ama toplumsal varoluşu ve yurttaşlığı ihmal etmiyor. Evrensel insan haklarının vazgeçilmezliğine dikkat çekerken, ortak varoluşa karşı ahlaki ödevlerimizi de hatırlatıyor. Sami Selçuk her ne kadar jakoben cumhuriyetçiliği eleştirirken hiç sözünü sakınmıyorsa da, cumhuriyetle demokrasiyi bir arada istemekten de vazgeçmiyor.