Yirminci yüzyıl Rus edebiyatının en önemli eserlerinden biri sayılan Kıskançlık’ta, dönemin Sovyet düzeninin metaforu yaratılmış, Sovyet Rusya’nın ilk yıllarındaki çarpışan değerlerinin ileriye dönük bir portresi çizilmiştir. Oleşa’nın dışavurumcu üslupla yazdığı ve toplumsal gerçekçilik ekolünden oldukça farklı duran bu romanı Nabokov ve Bulgakov’un yapıtlarıyla karşılaştırılmıştır. Sıradan insanın içini kemiren kıskançlık duygusunu somutlaştıran Kavalyerov, sistemin çarkları arasında kendi yaratıcılığına özgürlük tanınmadığını düşünen İvan Babiçev, sistemin ta kendisini temsil eden Andrey Babiçev gibi unutulmaz karakterleriyle, Kıskançlık, usta işi bir üslupla işlenmiş, müthiş bir ironiyle bezenmiş, insan psikolojisinin derinlerine inerken toplumsal taşlamaya da yer veren bir eser.