Uyandığında yanında yatan adamı tanımadı. Anlayamadı neler olduğunu. Utançla bağırıp çağıracak oldu, kendilerini koruyacak birilerinden medet umarak. Neler olup bittiğini anladığında çok geç olmuştu artık. Sevdiği ihanet etmişti ona. Hem de ne ihanet. Bir başkasını sevse üzerine, bağrına taş basardı ya da başının çaresine bakardı. Ama satmıştı onu sevdiği. Hem de ne satmak. Yıllarca çalışsa hürriyetini zordu geriye alması; Beyoğlu’nun arka sokağındaki evlerden birinin malı olmuştu artık. Yoksullukla boğuştuğu hayatından kurtulmak için çocuklarıyla birlikte geri dönüşü olmayan bir yola çıkan bir konsomatris; yıllar sonra karşılaşan eski âşıklar; tek arzusu dağda kaybolan, rüyalarına girerek Kurtar beni! diyen babasının cesedine ulaşmak olan genç bir dağcı; Beyoğlu’nun kuytuluklarının sahibi sokak çocukları; yazdığını yaşamak uğruna, kahramanının nasıl hissedeceğini görmek için intihar provasına girişen bir yazar... Zengin-fakir, mutlu-mutsuz, arzulu-vazgeçmiş, yalnız-kalabalık kırk kahraman... Nermin Bezmen Kırk Kırık Küp’le hayatın tam içinden seçtiği kahramanlarının hayatına şefkatli bir ayna tutuyor... Onları kaderin bir sonraki hamlesine teslim etmeden önce incelikle fotoğraflarını çekiyor...