Güvencesizliği sadece ekonomi kategorileriyle düşünebilir miyiz? Yani yalnızca işsizlik, esnek çalışma, düşük ücretler ve sosyal güvenceden yoksunluk olarak algılayabilir miyiz? Yoksa Isabell Lorey’in tartışmaya açtığı üzere ekonomik güvencesizlik hayatta kalma ve kendi kudretlerini gerçekleştirme önündeki çok daha büyük bir olanaksızlığın sadece bir boyutu mudur? Lorey, kırılganlık, kırılgan, kırılganlaşma ve kırılganlık hali gibi kavramları tam bu tartışmanın merkezine koyuyor. Lorey’e göre bugün içinde bulunduğumuz neoliberal koşullar, yönetim stratejileri ve dispozitifler, yaşam karşısında kırılgan hale gelen bizleri yeni bir özneleşme sürecine dâhil ediyor. Ve bu yeni özneleşme, kırılgan olma ve kırılganlaşma tehlikesi üzerinden bizi sürekli sermayeye ve devlete boyun eğmeye zorluyor. Elbirliğimizin toplumsal kudreti yerine rekabetçi, kendi kendini piyasaya sunmayı dayatan bireyselci tepkilerimizi örgütlüyor. Kırılganlık ve onun ekonomik tezahürü olan güvencesizlikten duyulan korku ve kaygı hepimizi kuşatıyor. Öyle ki kırılganlıktan ve güvencesizlikten, hükümetlerin başarıyla uyguladıkları güvenlik önlemlerinden ve şiddetten kaçınmak için ya yönetebileceğimiz alanlarımıza, örneğin aileye sığınıyor ya da kurucu olmayan tepkisel eylemliliklere girişiyoruz. Lorey ise kırılganlık halini bir kader gibi ya da dışarıdan kaynaklı bir mağduriyet gibi yaşamayı reddetmenin ötesine geçmeyi ve kuruculuğu önceleyen bir toplu çıkış (exodus) yaratmayı öneriyor. Isabell Lorey, Berlin’deki European Institute for Progressive Cultural Policies’de (eipcp) politik kuramcı olarak çalışmakta, transversal texts kitap serisinin editörlüğünü yapmakta ve Kassel Üniversitesi, Politika Bölümü’nde profesörlük görevini yürütmektedir. Basel Üniversitesi, Humboldt Üniversitesi ve Viyana Üniversitesi’nde politik teori, sosyal ve kültürel bilimler, feminist ve post –kolonyal teoriler üzerine dersler vermiştir. 2003’te “kleines postfordistisches Drama” (kpD) adlı feminist, aktivist grubun kurucuları arasında yer almıştır. Ayrıca Almanya’da 2000’e kadar çeşitli televizyon kanallarında çalışmıştır. Neoliberalizmde emeğin ve yaşamın kırılganlaşması, toplumsal hareketler (örneğin Euromayday hareketi ve 2011’den beri de demokrasi hareketleri), demokrasi ve temsil eleştirisi, politik bağışıklık vb. konuları üzerine yaptığı çeşitli uluslararası yayınları vardır.