“Çok yorulurduk. Geceleri toprağın üstünde ya da kuru hasırlarda yatmaktan, gündüz sabahtan akşama kadar öküzlerin sırtındaki boyundurukta kalmaktan her yerimiz kırılır, açlıktan, susuzluktan, sıcaktan, kan emen koca sineklerin sıkıntısından dudaklarımız çatlardı. Öyle bir zamanda düşünün bir de kirazı. Bir haftadır, on gündür evinize gelmemişsiniz. Rahat bir yatak görmemiş bedeniniz; bir kaşık sıcak çorba geçmemiş boğazınızdan. Tam öyle bir günde, köyde, yolun ortasında kiraz satıcıları çıkıvermiş önünüze. Buğday ve peynir karşılığı kiraz satarlardı. Trampa edilirdi ürün. Terazi kefelerinden birine peynir birine kiraz konur, değiştirilirdi. Peynir yerine buğday veriliyorsa, iki kez doldurulurdu buğday. Buna da “ikili” denirdi. ‘Peynirle dolidoliye, buğdayla ikili’ diye bağırırdı satıcılar.

Benzer Kitaplar