Kiralık Konak romanı aslında neyi anlatmak istiyor? Ailenin çözülüşünü mü, konak hayatının çöküşünü mü, imparatorluğun dağılmasını mı? Bu soruya “Hepsini birden!” cevabını vermemiz mümkündür. HakkıCelis, “Boş bir odada saatlerce Klodel’in şiirlerini inşat eden” o çocuk, sadeleştirme operasyonundan sonra “Verlaine şiirleri”ni inşat eder olmuştur (s. 153). Bu değişikliğin arkasında özel bir kasıt arayalımmı? Acaba Paul Claudel (1868-1955) koyu bir katolik olduğu için Kiralık Konak’tan kovulmuş olabilir mi? Acaba Kiralık Konak romanının basımında gösterilen özensizlikte ve bu özensizliğin giderek artmasında bu resmîliğin de bir payı varmıdır? Bu soruya üzülerek “evet” cevabını verebiliriz. Çünkü ülkemizde resmî işler, öteden beri bir tür dokunulmazlık, tartışılmazlık zırhıyla kuşatılmıştır. Bu durum, o işleri değerli ve saygın bir konuma yükseltmez. Tam tersine, geçici olarak tahammül edilmesi gereken bir “gösteri”ye, “gösteriş”e, “angarya”ya dönüştürür. Angaryadan düzgün ürün çıkmaz.