Modern insanın benlik saplantısı ile iktidarların, aslında kendi benliklerine hapsolmuş ve içe kapanmış bireyler üzerinde tatbik ettikleri politikalar bir ironiyi de gözler önüne serer: Bir yanda ben kimim , ne istiyorum, neyi değerli ve önemli buluyorum, hayat benim için ne anlam ifade ediyor gibi daha çok kişisel arzu ve idealleri dile getiren bir kendini tanımlama ve keşfetme ihtiyacı, insanları, gene kendi benlikleri merkezinde daha çok yüzeysel psikolojik okumalara ve arayışlara yöneltirken, diğer yanda hayatın farklı alanlarına hükmeden egemen otoriterler, kimliklerin doğmasına yol açan aidiyet hissi etrafında inanç ve bağlılıkların, anlam ve değer dünyasına yönelik olguların nasıl olması gerektiğiyle ilgili bir benlik anlatısı geliştirirler ve özellikle medya aracılığıyla bu söylemesi pratiklerin yaygınlık kazanmasına çalışırlar.