Yaşadığımız kaosun ilk belirtileri, 70’li yıllarda, nicelleşme ve metalaşmanın karakterize ettiği modern kültürün derinliklerinden beslenerek Batı Avrupa’daki politik sistemlerde meşruluk krizi ne dönüşmüştü. Tarihin tuhaf bir ironisiyle, tam Batı Avrupa entelektüel dünyası bu krizle baş etmenin yollarını ararken, Doğu Bloku içi geçmiş temsili demokrasinin ve meta dünyasının vaatleri peşinde koşan kitleler tarafından berhava edilince, önceleri pek kulak asmadığımız ne kadar sorun varsa hepsi birbirinin peşi sıra sökün etti: Ulusal ve budunsal kimlikler, ulus-ötesi şirketlerin damgasını taşıyan küresel kapitalizm, bölgesel hegemonya mücadeleleri, mikro milliyetçilikler, ırkçılık ve bunların hem iktisadi hem de simgesel tepişme uzamlarının en başında gelen yeni iletişim teknolojileri.