Zarifoğlular bir madende ya da sanki bir mahzendeydiler. İçlerinde herkes iyi ve çalışkan olmasına rağmen, üzerlerinde bir kasvet, bir yanlışlık ya da bir lanet vardı. Her şeyin tam yapıldığı bir eksiklik vardı üzerlerinde. Tuhafiye açılması gereken yere diyelim, dürüst çalışan bir bakkaliye açmışlardı, silah sıkılması gereken yerde mesela, bütün inceliğiyle bıçak kullanmışlardı, daha ölümün sonlanmadığı yerde, bunlar duaya başlamıştı; yani tatlı bir su, yıllardır doğrusu bilinmeyen yanlış bir yataktan akmaktaydı. Zeliha Zarifoğlu, kocası Mehmet’in öldürülmesiyle, beş çocuğunu tek başına büyütmek zorunda kalır. Ahmet, Ali, Fatma, Emin ve Mustafa’nın yaşamöykülerini okuduğumuz panoramik romanın arka planında da Osmanlı’nın son dönemi, Mütareke yılları ve I. Dünya Savaşını izleriz. Farklı patikalarda ilerleyen bu beş çocuğun yolları hep anneleri Zeliha’ya ve köyleri Mavruz’a çıkacaktır...

Benzer Kitaplar