Kitlesel üretim, Batı kaynaklı bir gelişme. Ama kitlesel tüketim tüm dünyayı ilgilendiriyor. Çünkü insanlık, özellikle son yarım yüzyıl içinde Hedef Kitle olarak görüldü ihtiyacının çok çok üzerinde tüketime yönlendirildi. Medya organlarında boy gösteren renkli ve şatafatlı reklamlar, geniş kitlelere örnek gösterilen yapay şöhretler, tüm insanlığı aynı noktada, Tüketim eksenli bir yaşam tarzında birleştirdi. Zaman içinde tüketim ortak bir kültür, bir anlayış, hattâ bir bağımlılık haline geldi. İnsanlar ihtiyaçları olsa da olmasa da, sürekli bir şeyler almayı, her fırsatta bir şeyler tüketmeyi bir zorunluluk olarak görmeye, hissetmeye başladılar. Çünkü tüketim, Mutluluk! kılıfına sarılarak sunulmuştu. Ve tüm insanlık gerçek mutluluğa ulaşma adı altında kitlesel bir yarışa sokuldu. Bu yarışta tek kural vardı: Ne kadar tüketirsen, o kadar mutlu olursun! Peşinde koştuğumuz mutluluk, ne gariptir ki bizden hep kaçıyor. Tam Yakaladık! derken, elimizden kaçıveriyor. Bu kez dışarıdan bize Daha hızlı ve daha hırslı tüket! komutu geliyor. Biz farkında olmadan bu emre amade oluyoruz ama mutluluk yine bir hayalden ibaret oluyor... Elinizdeki bu kitap, kendimizi tüketmemeyi, hızlandırdığımız hayatımızı yavaşlatmayı, mutluluk adına elimize tutuşturulan tüm fazlalıklardan kurtulmayı ve peşinden ısrarla koşup ta yakalayamadığımız mutluluğu yakalamayı öneriyor. Gerçek Mutluluk sadelikte... Hayatı hızlı değil, hazlı; insanca ve insana yakışır bir tarzla yaşamakta...