Dengbej diyorlardı onlara. Avcıydılar, söz avcısı, kelime avcısıydılar... Kelimeler dillerinde makan olur; makam bir türkü, türkü bir destan, destan bir tarih, tarih bir acı, acı yeniden kelam... Ve o kelam, hiç beklemediğimiz bir anda, bir aşiret reisinin divanınnda, yoksul bir köylünün odasında, meçhul bir yolcunun yolunun düştüğü serin bir yaz yaylasında dokunaklı bir türkü, bir destan, bir masal, bir anlatı olur çıkar karşımıza... Hafızasını korumaya çalışan bir halkın ortak hafızasıydı onlar. O hafıza kayda geçiriyordu olan biten her şeyi, unutmamayı sağlıyordu. Sırası geldiğinde onlara yeniden serencamlarını anlatıyordu. Yazısı yasaklanmış bir halkın, yasaklara karşı içgüdüsel olarak direnen kültür elçileriydi dengbej’ler. Onların dilinden dökülen her söz, toplumsal bilinci aydınlatan, diri tutan tek şeydi. Muhsin Kızılkaya Kayıp Diwan’da, işte böyle bir dengbej’in izini sürerek, hafızasından derlediği sözlü Kürt kültüründen Dimdim destanını, Sinem Xan türküsünü ve Rüsteme Zal masalını Kürtçe-Türkçe yazıyla buluşturuyor.

Benzer Kitaplar