Kaygı veya anksiyete günlük yaşamın akışı içinde hepimizin bildiği ve yaşadığı bir ruh halidir. Çocuğun okuldan geç gelmesinden başlayarak çok çeşitli olaylar karşısında kaygılanmak, meraklanmak doğaldır. Aşırı ve sürekli olmadığı sürece gayet olağan karşılanacak bu ruh hali gerektiğinde uyarıcı veya teşvik edici de olur; tehlikelerin engellenmesinde veya sorunların çözümünde yardımcı roller de üstlenir. Ancak kaygı bu olağan sınırların ötesine taşıp günlük yaşamın merkezine yerleştiğinde yaşamı berbat eder. Hemen her türlü olaydan kaygılanacak bir şey üreten kişiler elbette bir süre sonra çeşitli sağlık sorunlarıyla uğraşmaya başlar; sürekli gerilim sonucunda baş ve kas ağrılarıyla başlayan sorunlar daha ciddi boyutlara ulaşırken, çabuk sinirlenme ve yorulma, uykusuzluk, odaklanma güçlüğü, mide ve sindirim bozuklukları, titreme, kalp çarpıntısı, nefes darlığı gibi birçok hastalık kapıya dayanır. Bir hastalık durumuna gelen kaygı bozukluğunun tedavi edilmesi şarttır. Ancak genellikle bu gerçek fark edilmez veya kabullenilmez ve böylece insanlar üstesinden gelebilecekleri dertleri ömür boyu çekmeye mahkûm olurlar. Oysa kaygı bozukluğunun teşhisi ve tedavisi mümkündür. Dr. Helen Kennerley sorunun ne olduğunu açıkladıktan sonra Bilişsel Davranış Teknikleri’nin uygulandığı basit pratikler ve egzersizler yardımıyla nasıl üstesinden gelineceğini de anlatıyor. Bir uzmana veya psikologa gitmenin en az düşünüldüğü bu sağlık sorununa kişilerin kendi kendilerine çözüm bulmaları konusunda son derece yararlı olacak bu kitap konuyla ilgili sağlık çalışanları için de güvenilir bir kaynaktır.