Bir ses, bir nefes arar Kâşif. Ayrı düştüğü uzak ve mutlu ülkenin kokusunu taşıyan kutlu bir nefes… Israrla bekler. Bir ağaca asar dileğini. Ağacı, rüzgârı, göğü ve toprağı şahit tutara kâleme ilan eder bekleyişini. Ne arayışın ne de bekleyişin peşini bırakır. Ardına düşer bulduğu her işaretin, her izin. İzlerin işaret ettiği yere düşer.Düştüğü yer bir düşün ta kendisidir. Bir gün duyulur sesi o aziz nefesin. Uzaktan gülsiması görünür. Bir gün duyulur sesi o aziz nefesin. Uzaktan gülsiması görünür. Latif bir koku dollar Kâşif’in burnuna. İçinde dolaşıma girer o koku, geçerken değdiği yerleri yakar. Atomlarına dek kavrulur, kavrulur ve alev alıp tutuşur. Ne yana dönse odur artık, ne işitse o… Kabına sığmaz, kabında duramaz. Yola çıkar, onun izini sürmek için. Kâhgamlanır yolda, yoldan düşer kâh eğlenir yolda, yola girer. Düşe kalka iz surerken karşılaşır onunla, o çok beklediği gülsimayla… Orada dünya da düş de durur. Kelâm durur, sesler yok olur. Duyduğu tek şey,emsalsiz bakışlar karşısında delice atan kalbinin sesi olur. Bu kitap, tamamlanmak üzere kayıp parçasını arayan ruhların hikâyesidir.