Evine yaklaştıkça yüreği yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Nasıl bir özlemdi? Bunca yıl memleket hasreti, sıcak yuva özlemi en çok da sevdiğinin özlemi onu hayata bağlamıştı. Bunlar olmasaydı bunca acıya, sıcağa, işkenceye dayanabilir miydi? Kafesinden salıverilmiş bir aslandı adeta. Özgürlüğe kanat çırpmıştı çırpmasına ya menzile varması neredeyse bir yıla yaklaşmıştı. Kasabayı gören tepeye ulaştığında güneş ufuktan yeni doğuyordu. Dizlerinde derman kalmamıştı. Mevsim artık yaza dönmekteydi. Her yer yemyeşildi. Şimdi kirazlar olmuştur, erkencilerden toplanır bile, diye düşündü. Artık yürüyemiyor, sürünüyordu. Ayağı bir taşa takılınca yuvarlandı. Ayağındaki çarıklar lime lime olduğundan en küçük taş parçası bile acı veriyordu. Yuvarlandığı yerde epey yattı. Kuş sesleri ile kendine geldiğinde güneş neredeyse tam tepesine gelmişti. Dinlenince biraz toparlanmış, yürümek için gerekli gücü toplamıştı. Tamamen boş olan bez heybesini -heybe de denmezdi ya- boynuna geçirip yola koyuldu. Evlerin arasından geçerken insanlar garip bir yaratık görmüş gibi bakıyorlardı ona. Saçı sakalı birbirine karışmış yer yer aklar düşmüştü. Bu görüntüsü ile eskisi arasında dağlar kadar fark vardı. Öyle bir değişmişti ki onu kimse tanıyamıyordu.

Benzer Kitaplar