Marksist iktisatta tekelci kapitalizm terimi, kapitalizmde büyük şirketlerin egemen olduğu aşamaya atıfta bulunmak için yaygın olarak kullanılmıştır. Kapitalist gelişmenin bu aşaması 19. Yüzyıl’ın son çeyreğinde ortaya çıktı ve İkinci Dünya Savaşı sıralarında olgunlaştı. Diğer klasik ekonomi politikçilerin eserleri gibi Marx’ın Kapital’i de piyasa sisteminin -kapitalist girişimlerin çoğunlukla ailelerin işlettiği küçük şirketlerden oluştuğu- serbest rekabet koşulları tarafından nitelendirildiğini varsaymıştı. Klasik ekonomi politik hiçbir zaman tam ya da saf rekabet gibi mutlak fantezileri barındırmadı, bu kavramlar iktisada daha sonraki neoklasik aşamasında sokuldu. Yine de klasik ekonomi politik ilk başta öne sürdüğü serbest rekabet teorisinde, fiyat rekabetinin acımasız olduğunu ve tek başına hiçbir kapitalistin ya da şirketin piyasanın kayda değer bir kısmını kontrol edecek güce sahip olmadığını öne sürdü. Bununla birlikte, diğer klasik ekonomi politikçilerden farklı olarak Marx’ın durumunda kapitalizm tarihsel bir sistemdi; bu yüzden dinamik bir karaktere sahipti ve çeşitli aşamalardan geçiyordu. Marx, bir tekelci kapitalizm kuramı ortaya koymamasına rağmen, kapitalizmde birikimin temel bir eğilimi olarak sermayenin yoğunlaşması ve merkezileşmesinin altını çizmişti. Paul Sweezy’nin, Marksist iktisattaki büyük eserlerden biri olan, Kapitalist Gelişme Kuramı adlı klasik eserinin yayımlanması Marksist analizin ayırt edici bir geleneğinin başlangıçlarını ortaya koydu. Tekelci kapitalizmin ana çerçevesini çizen bu eser daha sonraki tartışmalar için temel kaynak oldu. Sweezy, Kapitalist Gelişme Teorisi’nde, Marx’ın artı-değerin gerçekleştirilmesi krizi kuramından yararlandı, -bu kuramla Keynes’in efektif talep kuramı arasındaki yakın bağlantıyı da göstererek- ekonomik durgunluk konusunda yetkin bir analiz geliştirdi. Kapitalist Gelişme Teorisi aynı zamanda Marksist tekelleşme analizini daha ileriye götürdü. 

Benzer Kitaplar