1970’li yılların İzmir’i… Dik merdivenleriyle denizi ve insanları birbirine kavuşturan eski Rum mahallesinde yaşayan bir avuç bekleyici… Kaderini komşu evlerin penceresinde birleştirmiş iki hüzünlü kadın, hayatın anlamını aşkla çözmeye çalışan bir çocuk ve aşk için ölmekten çekinmeyen savaşçı bir adam…. Günümüzün İstanbul’u… Denize nâzır köşkünde, nefretini bir bastonu yere vurarak tüm dünyaya haykıran bir anne. O bastonun tehditkâr sesinin yankısında kaderlerinin yer değiştirdiğini bilmeden yaşayan üç kadın… Zamana ve apayrı hayatlara, çaldığı şarkılar ve söylediği sözlerle köprü olan, özgürlüğün ve yalnızlığın ateşli savunucusu bir radyocu… Ve hepsi bekledi… Kimi, gidenlerin dönüşünü… Kimi, dönmeyenlerin ölüşünü…