Kahramanmaraş katliamı 12 Eylül darbesine giden kilometre taşlarının sonuncusuydu. Gerici ve faşistlerin işbirliğiyle sahneye konan katliamda hedef, Aleviler ve solculardı. Resmi rakamlara göre 111, araştırmacılara göre çok daha fazla insan, neden hedef seçildiğini bile anlamadan, işkenceyle öldürüldü. Öldürülenlerin arasında çocuklar, yaşlılar, özürlüler, hamileler ve bebekler de vardı... Katliam ne zaman gündeme gelse olaydan hep "mezhep çatışması" olarak söz edildi. Oysa Maraş'ta tek taraflı bir katliam söz konusuydu. Maraş katliamı davasının görüşüldüğü Sıkıyönetim Mahkemesi'nin gerekçeli kararı da bunu doğruluyordu. Kahramanmaraş katliamının gerçek suçluları, ne yargılanan, ne de hüküm giyen kişilerin arasındaydı. Gerçek sorumlular hiçbir zaman ortaya çıkmadı. Mahkeme tutanaklarında sayısız kanıt bulunuyordu. Ancak 12 Eylül'den sonra yaşanan tüm gerçekler tersine çevrildi. Herkesin gözü önünde yaşanan bu gerçeklerin üstü örtülmeye ve unutturulmaya çalışıldı... "23 Aralık günü, Menemen'de kanlı gericiler tarafından boğazlanarak şehit edilen Teğmen Kubilay'ın kırk sekizinci ölüm yıldönümünü yaşıyorduk. Kubilay'ın başını kesen Derviş Mehmet, inanın Kahramanmaraş katillerinin yanında zemzemle yıkanmış kadar temiz kalır. Olay öylesine korkunç, öylesine alçakça ve öylesine namussuzca planlanmış ve sahneye konmuştur... Bunun adına "anarşi" de denmez, "sağ sol çatışması" da... Bu "Alevi-Sünni" düşmanlığı ile de açıklanamaz. Bu planlı ve örgütlü bir saldırıdır. Çevre illerden Kahramanmaraş'a getirtilen katil çetelerine belli adresler gösterilmiş, noktası ve virgülüne kadar hesaplanan bir plan yürürlüğe konmuştur." Uğur Mumcu Cumhuriyet, 25 Aralık 1978