İngiliz edebiyatındaki çok az şiir, dünyevi olmayan güzellik ve dehşeti, ‘Kadim Denizci‘ kadar etkileyici bir biçimde ortaya koyabilmiştir. Şiiri okurken, okuyucunun zihninde, gerçek olamayacak kadar güzel ve dehşetli sahneler ardı ardına canlanır: zümrüt yeşili dev buz dağları, çatırdayan, homurdayan, kükreyen buzullar, uçsuz bucaksız okyanus üzerinde, boyanmış bir gemi resmi gibi hareketsiz kalan yelkenli, lambada bembeyaz dümencinin korku dolu çehresi, ayışığının altında oynaşan deniz yılanları, rüzgarın etkisiyle saz kamışları gibi iç çeken yelkenler, sarp yarlardan fışkıran sular gibi çakan şimşek, hareketsiz rüzgargülü, kan rengi güneş, boynuzlu ay, güvertede kadim denizciye bakan ölü denizcilerin taşlaşmış gözleri, iskelet gemi, ölüm perileri, ruhsuz ölü bedenler ve hepsinin ötesinde, kaderin çizdiği yolda, acılar içinde sürüklenen ‘yalnız, yalnız, hep hep, yalnız‘ göz kamaştırıcı ‘Kadim Denizci‘... Kadim Denizci, insan zihninde yarattığı bu eşsiz imgelemlerle edebiyat tarihinde ölümsüzleşmiştir. Romantik dönem ilk iyi eserini Kadim Denizci‘yle verdi. -Bertrand Russel-