İslam ülkeleri dışında dünyada din olgusu zayıflıyor ya da yaşamın gerçekleri karşısında erteleniyor. Buna bir de küresel anlamda kapitalist sistemin ekonomik baskısı eklenince, dinsel olgular daha da geri plana itiliyor. Fakat aynı şeyi Tanrı için söyleyemeyiz. Dini, dili, ırkı ne olursa olsun, hangi ülkenin vatandaşlık belgesini cebinde taşırsa taşısın, hemen hemen her insanın kafasında illa ki Tanrı’ya ilişkin soru vardır. Dinleri zor durumda bırakan bilimsel gelişmeler “akla dayalı bilimselliği” başlattığından bu yana, birey kendi iç değerlerine yöneldi; iç gözlemlerinde tanrısal izlere rastlayınca, düşünür ve bilim insanlarının düşünce ve bulgularından da yararlanarak inanacağı, güveneceği ve darda kaldığında sığınacağı bir Tanrı olabilir mi, diye sorguladı. O bireylerin bazıları anladı ki Tanrı bütün dinsel tanım, algı ve dayatmaların ötesindeydi; kavranabilir, dokunulabilir ve iletişim kurulabilir olmalıydı. Yani bize, bizim kadar yakın, hatta bize benzeyen Tanrı uzakta olamazdı. Bu araştırma öyle bir Tanrı’nın varlığının; yok olduğu ileri sürülse bile “yaratılabilir” olacağının bilimsel projesidir.

Benzer Kitaplar