-Rita. -“Rita mı!?”, “Kodlar mısınız?”, “Aa Rita ne demek?”, “İsminiz neden böyle?”, “Anan neden böyle bir isim vermiş ki sana?”, “Ha bildiğimiz papatya yani.”, “Yahudi ne?”, “Bu sizin gerçek isminiz mi?”, “Bir anlamı var mı?”, “Helen misiniz?”, “Bu İsrail var ya!!”, “Yanlış anlamazsanız, etnik kimliğinizi sorabilir miyim?”, “Türkçe biliyor musun?”, “Türkçeniz ne kadar düzgün”, “Bayan Rita”, “Nerelisiniz?”, “Memleket nere yani?”, “Çok oldu mu geleli?”, “Baba mı Müslüman?”, “E peki, soyadınız neden Türkçe?”… “Ötekileştirme” veya gayet yalın haliyle yabancılama, çok defa isimden başlıyor. En sıradan, en “masum” görünümlü haliyle… Oysa ismi, bir insanı tanımaya açılan kapı. Kelimenin her anlamıyla tanımak: Onunla tanışmak, onu bilmek ve onu kabullenmek, saymak onu. Her isim, bir insan… Rita Ender, burada doğup büyüyen, burada yaşayan ama isimleri işitildiği anda “yabancı” muamelesi gören insanları anlatıyor. Onlar, isimleriyle maceralarını anlatıyorlar - belki, isimlerinin maceraya dönüşmesini, demek lazım. Tabii bu arada, isimlerinin kendi macerasını da anlatıyorlar, her ismin bir macerası vardır çünkü. Gila, “neşe” demek, bilir miydiniz?