İslam topraklarında laiklik fikri, öncelikle Batı hakimiyeti altına girmiş topraklarda ortaya çıkmış, daha sonra bu örneklerle Müslüman başka ülkelere yayılmış; kimi zaman başarıya ulaşmış, kimi zaman da başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak, her ülkenin kendi tarihi ve konjonktürüyle gelişimi ve sonuçları farklı olmuştur. Türkiye, laikliğin entegrasyonunda başarılı olabilmişken, diğer Müslüman ülkelerde tam bir uyum sağlanamamıştır. Çalışmalarını CNRS’de (Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi) sürdüren Pierre-Jean Luizard karşılaştırmalı olarak İslam topraklarında otoriter laikliğin izini sürmekte; nedenlerini, gelişimlerini ve sonuçlarını Türkiye, İran, Arap coğrafyası ve Kuzey Afrika özellerinde ortaya koymaktadır.Türkiye ve İran örnekleri başlangıçta birbirleriyle benzerlikler gösterse de hem toplumların farklılıkları, hem de yıllar içindeki uygulamalar nedeniyle gelişimleri birbirlerinden tamamen ayrılır. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından bir ulus-devlet haline gelen Türkiye, laik bir sivil din arayışına geçer ve bu konuda elde ettiği başarı, onun Arap ülkeleri tarafından örnek alınmasına kadar varır. Başlangıçta yakın amaçlarla yola çıkan İran’da ise durum farklı bir yönde ilerler; İran, bir İslâm devrimine giderken, Türkiye demokratik problemleriyle boğuşarak öncesinde ve sonrasında askeri darbeler yaşar. Arap ülkeleri ve Kuzey Afrika’da ise laikleşme ve demokrasi hareketlerinin seyri, bu iki ülkeden farklı yöndedir. Laiklik, Müslüman ülkelerde demokratikleşmeye giden bir araç olabilir mi? Pierre-Jean Luizard bu çalışmasında otoriter rejimlerle sağlanmaya çalışılan laikliğin İslam topraklarında gelişmesinin süreçlerini, sonuçlarını, farklılıklarını ve bunun yanında ortak noktalarını da incelerken, Türkiye ve İran’ın yanı sıra, başta Irak, Suriye, Tunus, Cezayir, Mısır olmak üzere, İslam topraklarından örnekler üzerinden gitmektedir.