“İslam” ve “Kadın” kelimeleri yan yana gelir gelmez hepimiz teyakkuza geçiyoruz, bir köşe kapıp çıkacak hengameyi bekliyoruz. İslam ülkelerindeki laiklik tartışmalarından ve tecrübelerinden tutun, 11 Eylül sonrası Batılı müşfik emperyalistlerin kendilerini kurtarmakla mesul kıldıkları Orta Doğu kadınlarına kadar, “Müslüman kadın” en tartışmalı siyasal olgulardan biri haline geldi. Şarkiyatçılığın fantezilerinden günümüze bu kırılgan figür, Abdülhak Hamit'in “Bir milletin nisvanı, derece-i terakkisinin mizanıdır” sözü fehvasınca kendisinden başka her şeyin alameti yerine konmuşsa da bir sese, vücuda malik olamadı.