İslam felsefesini Yunan, Yeni-Eflatuncu veya Helenistik felsefenin tercüme edilmesinden doğmuş bir felsefe olarak görmek, Orta Çağ ile Batı felsefesi arasında bir köprü olduğunu iddia edip onun özgün yönlerini görmezden gelmek, büyük ölçüde oryantalistlerin bakış açısıdır. İslam felsefesi, sadece geleneksel birikimi aktaran bir felsefe değil, bu felsefeyi yorumlayan, bu düşüncelerden hareketle özgün düşünceler ortaya koyan bir felsefedir. Dolayısıyla İslam felsefesi anlaşılmadan Batı ve diğer felsefelerin anlaşılması neredeyse imkansızdır. Orta Çağ’da İslam dünyasında, yüksek düzeyde bir felsefe hareketi olmuştur.Müslümanların Mucizesi denilebilecek bu felsefe hareketi, Orta Çağ Hıristiyan felsefesinden çağdaş felsefeye kadar birçok düşünce, filozof ve akımı derinden etkilemiştir. Bu çalışmamızda İslam felsefesi, doğuşundan günümüze kadar olabildiğinde kronolojik bir şekilde ana hatlarıyla ele alınmıştır. Böylece bir zincir oluşturularak, ileride yapılacak olan çalışmalarla bu zincirin hiç de göz ardı edilmeyecek göz kamaştırıcı bir düşünce geleneği olduğunun ortaya konması hedeflenmiştir. 

Benzer Kitaplar