Yahudi tarihinin, daha çok da bu tarihin antik Yahudi merkezlerinin yıkılmasıy¬la yeni Yahudi devletinin kurulması arasındaki önemli bölümü¬nün tarihi, İslam ya da Hristiyanlığın hüküm sürdüğü topraklar¬da gerçekleşmiştir. Bu zaman diliminde Yahudilerin her zaman rahat bir yaşam sür¬dürdükleri söylenemez. Küçümsenmiş ya da nefretle karşılan¬mış veya baskı ya da kıyıma uğramışlar, ancak hiçbir zaman görmezden gelinmemişlerdir. ... Ancak Hristiyanlıktan farklı olarak İslam, kendi inancından olmayan diğer tek tanrılı inanç toplulukları (Hristiyanlık ve Yahudilik) için özel bir düzenleme getirmiştir. İslam hukukunda ve uygulamasında Müslüman devlet ile hoşgörü ve himayeyi hak eden gayrimüslim halk arasındaki ilişkiler zimmet adı veri¬len bir anlaşmayla düzenlenirdi. Bu anlaşmaya tabi olan ehl-i zimmete İslam’ın önceliğini ve Müslümanların üstünlüğünü açıkça ka¬bul etmiş olmaları koşuluyla belli bir statü ta¬nınırdı. Bernard Lewis, Hristiyanlık ile İslam arasındaki bu temel ayrım üzerinden Yahudilerin, İslam’ın ve Hristiyanlığın egemen olduğu yaşadıkları topraklardaki konumlarının karşılaştırmalı analizini yapıyor. İslam’ın hâkim olduğu topraklarda Yahudilere karşı hoşgörü ve hoşgörüsüzlüğün bir klişe olduğunu ortaya çıkarıyor. Lewis’e göre İslam dünyasında Yahudilere karşı hoşgörü olarak nitelenen yaklaşımın kaynağı İslam hukuku olmasına karşın hoşgörüsüzlüğün kaynağı İslam’ın yaşadığı gerileme süreci ve Hristiyan Avrupa’dır. Orta Doğu ve İslam tarihi konusunda dünyanın önde gelen tarihçilerinden biri olan Bernard Lewis’in kaleme aldığı İslam Dünyasında Yahudiler, Yahudilerin tarihine olduğu kadar İslam’ın tarihine de ışık tutuyor.

Benzer Kitaplar