Herkes bir sevgili ister hayatında. Bazısı için ruh eşim, bazısı için öteki yarım, bazısı için doğru insan derken herkes birine âşık olur. Ama ne olursa olsun, âşık olacağı insanı kendisi seçer. Seçerdi. Altı yıl öncesine kadar böyleydi. Altı yıl önce hiç kimsenin ne olduğunu tam olarak açıklayamadığı bir şey oldu. İnsanların göğüslerinde, tam kalplerinin üzerinde, ruh eşlerinin, öteki yarılarının, doğru insanlarının ya da işte her neyse –sevgililerinin– isimleri belirmeye başladı. Tıpkı bir dövme gibi. Üstelik o kişinin imzası şeklinde. On sekiz yaşına girilen gece o İsim ortaya çıkıyordu. Bu olay başladığında on sekiz yaşını geçmiş olanlar içinse İsim kendini aniden gösterdi. Evli olan, sevgilisi olan ya da bir ilişkiye başlamak üzere olan milyonlarca kişi, belki de onlarca yıldır birlikte oldukları kişinin, hayatlarını geçirmeleri gereken kişi olmadığını öğrendiler. Ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Aşklar eskisi gibi yaşanmıyordu artık. Sanki herkes bir anda kime ait olduğunu öğrenmişti ve ondan başkasıyla olursa dünyanın en mutsuz insanı olacaktı. Ben de dün on sekiz yaşına girdim. Ve İsim göğsümde belirdi. Evet, göğsümde Hendrix Cutter yazıyor. Ancak kalbimdeki İsim Luke. Özgür irademle bu sisteme karşı çıkmak istiyorum. Kaderim olduğunu söyledikleri İsim, geleceğim olmak zorunda mı? Göğsümdeki İsim mi sonsuz aşkı temsil ediyor, yoksa hemen o ismin altında atmaya devam eden kalbim mi?