Popüler bilinçte ırkçılık genellikle ırkçı eylemleri hatırlatır ve düşünceyle, felsefeyle ilişkilendirilemez. Her ne kadar ‘‘ırk’’ın bir kavram olarak kullanılmaya başlamasından önce de bu tür tarihsel pratikler vardıysa da, insanlar arasındaki farklılıkların deneyimlenmesinden ırkçı bir zihniyetin doğuşu, Batılı düşünürlerce bu kavrama bilimsel bir statü verilmesiyle mümkün olmuştur. Dolayısıyla ırkçı edimler, yüzyıllara uzanan bir düşünce tarihi üzerinden felsefenin önde gelen isimlerinin ‘‘insanlık’’ ve ‘‘ırk’’ tanımlamalarına bağlanır: Locke, Kant, Hegel ve Herder.. Robert Bernasconi’nin bu düşünürlerde ırk fikrinin izlerini takip ederek ırkçılığı kölecilik ve sömürgecilik pratikleriyle ilişkilendirirken ‘‘Batı Uygarlığı’’nın temel çelişkilerini sergilediğini, felsefenin masumiyetini sorgulayarak teoriyle uğraşan ellerin her zaman sanıldığı kadar temiz olmadığını gösterdiğini düşünüyoruz...