İran. Bize gerçekten de ‘kardeş’ denebilecek kadar yakın bir ülke. Biz Türkler, Anadolu’ya İran üzerinden geldik. İslam dinini İranlı din adamlarından öğrendik, dilimizdeki pek çok terimi Farsça’dan aldık, şairlerimiz, münevverlerimiz, saraylı­larımız yüzyıllarca Farsça yazdı. Halılarımız, çinilerimiz, min­yatürlerimiz, süsleme sanatlarımız İran’la neredeyse birebir aynı. Milli geleneklerimiz, yemeklerimiz, misafirperverliğimiz İran’la aynı. Konuşma üslubumuz, heyecanımız, duygusallı­ğımız bizi Avrupalılardan çok İranlılara yaklaştırıyor. Düşü nün, Batı dillerinden birinde -bu ifadenin sahip olduğu derin duygusal anlamı yansıtacak şekilde-‘canım’ dediğinizi? Farsça ‘can-ı men’, kısaca ‘canem’ dersiniz. Bedenler ayrı olsa da gö­nüller birdir İran’la. Sebebi de basittir: Üzerinde yaşadığımız Anadolu toprakları pek çok kez kadim İran imparatorlukları­nın sınırları içinde kaldı; diğer taraftan İran da yüzyıllar bo­yunca Türk soylu hanedanlar tarafından idare edildi. al_original.jpg" alt="" height="15" width="15" >

Benzer Kitaplar