Haçlı Savaşları’nda Araplarla başa çıkamayacaklarını anlayan Hıristiyanlar, Orta Asya’ya hükmeden Büyük Hakan’dan yardım istemeye karar verirler. Taşıdıkları dostluk mektubuyla Kudüs’ten yola çıkan şövalye ile rahibin yolculukları birkaç ay değil, birkaç mevsim sürecektir. Bu zorlu yolculukta endişe ve korkularını haklı çıkaracak pek çok şey gelir başlarına. Üstelik kimi zaman kavurucu çöl sıcaklarıyla, kimi zaman dondurucu soğuklarla, kar fırtınalarıyla boğuşmak zorunda kalırlar. Elçiler sonunda Büyük Hakan’ın huzuruna çıkmayı başarırlar ama bu kez bambaşka sürprizler bekliyordur onları. Fakat asıl önemlisi, Tatar Prensesi Hutelun ile Şövalye Josseran arasında başlayan duygusal yakınlaşmanın büyük ve önlenemez bir aşka dönüşmesidir. Bir yanda, ok atmada, at binmede usta olduğu kadar, gaipten haberler de verebilen bir şaman kız; öte yanda, babasının genç ve güzel karısıyla yasak aşk yaşadığı için günahlarından arınmak amacıyla Güney Fransa’dan kalkıp Haçlı Ordusu’na katılan Batılı bir şövalye... Colin Falconer, bu kez gizemli İpek Yolu üzerinde yaşanan müthiş bir aşkın kalp atışlarını hissettiriyor okura...